top of page
Yazarın fotoğrafıKoral Bayraktar

IDEX 2022 Üzerine

Öncelikle "Bir Fuarın Anatomisi" başlığını da kullanmak isterdim ama "anatomik" bir metaforda kılcal damarlarına kadar anlatıyor olmam gerektiğini düşündüm, burada sadece arterleri göreceksiniz.


27 Mayıs 2022, IDEX (Diş hekimliği fuarı) ikinci günündeyiz. Günlerden cuma. Samimi olduğum diş hekimi bir abimle fuarın yollarını tutuyoruz, Yeşilköy’de CNR EXPO’da. Bilmeyenler için mekanı şöyle özetleyeyim, 32 bin metrekare bir arsayı dört duvarla çeviriyorsunuz sonra da diyorsunuz ki “burada bişey fuarı var, isteyen kendi standını, çadırını kursun, metrekaresi şu kadar Törkiş Liras”. Kısaca “Perşembe Pazarı”ndan hallice bir görüntü ortaya çıkma ihtimali yüksek.


Efem girişte ilk handikapımız başlıyor. Bir kadın bayan (artık ne diyeceğimi bilemiyorum inanın) bizden giriş ücreti talep ediyor, diş hekimiyiz diyoruz. Sonrasında kayıt oluştururken tekrar soruyor, sizin göreviniz neydi… Diş hekimiyiz diyoruz, sonra ısrarla bir daha soruyor, tamam da göreviniz nedir… Ben ya sabır çekerken, diş hekimliği muayenehanesinde diş hekimi olarak görevimi icra etmekteyim diyorum. Bilgisayara yazıyor… Sonra “kurumunuz?” diye ekliyor… Kurum murum yok muayenehane diyor abim, ama yok kurum kısmını boş bırakamam yazmak zorundayım diyor. İsim soyisim yazdırıyor ve içeri bir şekilde ulaşabiliyoruz.


Sonra önümüze açılan o kocaman kapılardan birinden içeriye nefesimizi tutup dalıyoruz. Hooooop karşıma ilk çıkan vukuatlı bir dolandırıcı, paramızı alıp ürünümüzü vermemiş senelerdir oyalayan biri (ismi Kut olsun). Yanında da başka vukuatlı bir arkadaşla (lisanslı çakma ürün getirmişti, hoş çakması gerçeğinden kaliteli çıkmıştı, bunun da ismi Pot olsun). “Napıyosunuz lan siz burada” diyorum, “hocam yaaa senin ürünü biz depoya haber verdik gümrüğe takılmış bugün kesin çıkıyor mallar” dedi. Neden bilmiyorum ama sıktığı bu palavraya inandığımı düşünmesini istedim, “tamamdır birader sorun yok sen namuslu, haysiyetli ve onurlu bir insansın, paramızın üzerine yatmazsın” dedim. O sırada daha tıknazca olan öteki arkadaş (Pot) yanında gülücükler saçıyor, Yazıcıoğlu iş hanının önündeki komisyoncular gibi “bişi lazım mı abi, cd lazım mı abi” diye soruyordu. Yok diyip kendimizi kalabalığın akışına doğru bıraktık.


Müthiş standlar ve çadırlar gördük gerçekten, konsept oluşturulmuş, emek harcanmış, kaçak kat çıkılmış (şaka yapmıyorum bir çadırın ikinci katı vardı ve birileri yukarda oturuyordu), hatta müzisyenler tutulmuş besteler yapılmış, kimisine kostüm giydirilmiş (implant kostümü mü dersin, elinde taramalıyla gezen Squid Game cosplay’i mi dersin), kimisi kahve standı kurup sakallı dövmeli barista getirmiş, kimisi de kokteyl bar hazırlamış orada shake yapıyorlar vs… Hepsinin arasında durup kendime şu soruyu sordum: Ben nereye geldim… Burası gerçek mi? Varlığım tüm benliğiyle buranın bir diş hekimliği fuarı olduğunu inkar etmeye başlamıştı bile. Hemen arkasından Pakistanlılar’ın standını ve önündeki yoğunluğu görüp ağızlardan müthiş bir ahenkle çıkan o sözcüklerle tekrar kendime geldim “how much, how much, how much”…


Gerçek fuar (yazar burada yoğunluğun ve talebin ciddi anlamda arttığı demek istiyor) tam olarak burada, ana girişten uzaklara doğru kalan gettolarda başlamıştı. Hani dedim ya size “Perşembe Pazarı” diye. İşte bütün konsept buydu aslında bir yerde. Kimisi ürünlerin üzerine beyaz kağıtlar yapıştırıp ürün adı ve fiyatı yazmış işte guta 40 lira, frez 15 lira, hakiki ahşap kama 59 lira diye... Kimisi ürünlerin üzerine yatmış “gel, gel bonelere gel, önlüklere gel, n95’lere, eldivenlere gel ablam gel” diye bağırıyordu. Az daha ilerlemiştik ki Kut ve Pot’u gördük bir çadırda. Ben bu kadar dakikadır bu insanların tersi istikametine ilerlerken nasıl oldular da karşıma çıktılar anlamamıştım. “Koral Bey harika bir ürün geldi, çok kaliteli ama kerizler nedense çok ucuza satıyor, bizler ise bu iyiliğe dayanamayıp daha da ucuza satmak istedik” dediler. Ben de tabi ki bu muhteşem fırsatı tepmedim ve birkaç kutu bu üründen edindim.


Fuarın deepweb’i olan taraflardan çıkıp bir de öteki Hall’i görelim dedik. Mevcut Hall’den çıkıp ana koridora bağlandık, burası oldukça geniş, yemek için iki yerin bulunduğu, hava almak için çıkayım dediğiniz yerde de ironik bir şekilde sigara dumanından boğulduğunuz bir alan. Çok vakit kaybetmeden koridorun karşısında bulunan öteki Hall’e bağlandık. Bir önceki Hall’deki düzenin kopyası tabi ancak çeşitliliği keşfedebilmek için koridorların hepsini Nokia 3310’daki yılan oyununda asla yanmamaya çalışan bir oyuncu gibi aşağı yukarı taraya taraya gezmeye başladık. Derken az ilerdeki bir çadırda asla tahmin edemeyeceğiniz birileriyle karşılaştık: Kut ve Pot. Ben olayı anlamlandırmaya çalışırken yaklaştım “ya siz Heyhat diş deposunda değil miydiniz az evvel, ne ara Kuntin’e geldiniz” diye sordum. Kut ve Pot zaman ve mekandan bağımsız hareket edebilen, aynı anda hem orada, hem burada olabilen, müşteri bağlamak için Schrödinger'in kedisi gibi bir kuantum paradoksuyla hareket eden esnaf arkadaşlardı. “Biz hepsiyle çalışıyoruz hocam, buradan bir ihtiyacınız var mı, elimize yeni steril ayakkabı bağcıkları geldi, maalesef bunları da çok çok uyguna bırakmak istedik size çünkü içimizde yaradılıştan ötürü gelen bu iyiliğe karşı koyamıyoruz” dediler. Dayanamadım ve iki torba steril ayakkabı bağcığını çantama yükledim.


Hemen hemen tüm standları gezip (5 saat falan) kahve ikramından kafein zehirlenmesine uğrayayazdığımız için elimiz ayağımız titreye titreye kendimizi ana koridordaki sulu yemekler yapan yere attık. Asla beklemediğimiz bir kalitede harika bir yemek yedik. Şekerin beyin hücrelerimize hücumu sonrası öforik bir şekilde birbirimize bakıyorduk ki kendimize gelmek için bir kahve mi içsek diye düşündükten sonra aldığımız kafein dozu aklımıza gelir gelmez hemen maden suyuna yöneldik.


Diş hekimliğinin dünü, bugünü, yarını mottosuyla kurulan fuara kurdaki dalgalanmalar yüzünden “diş hekimliğinin birkaç dakika öncesi ve sonrası” olarak bakabildik, nitekim teklif aldığımız bazı ürünlerin rakamları fuarı "birkaç dakika" gezip dolaştıktan sonra hissedilir derecede artış gösterdi.


Yazımın sonuna gelirken biraz duygusallaşıp ve ciddileşip son birkaç söz söylemek istedim: Öncelikle hepimiz ekmeğimizin peşindeyiz, diş hekimleri olarak hepimizin hitap ettiği kitle ve portföy farklı. Halkın her kesiminden insanın ihtiyacına göre diş hekimi de mevcut, dolayısıyla burada ucuza mal/alıp satan, standları ve çadırları ilgi çekici hale getirmek için türlü şekiller yapan, müzisyen, barista, barmen ayarlayan hiçbir depoya ve firmaya eleştirim yok, bunlar bilakis çok güzel şeyler. Ancak halkın arasındaki ekonomik uçurumun fuara ve fuar anlayışına da yansıdığını belirtmemiz lazım. Yeni ürünlerden ziyade ucuz ürünlerin ön plana çıktığı, teknolojik bazı ürünlerin tanıtımını istediğinizde “ucunu getirmedik, başını bıraktık, kıçını yaktık” gibi lakayt cevaplar aldığınız, yönlendirme levhaları olmadığı için aynı depoyu ikinci kez bulamadığınız, ucuz mal satan depoların önünde medeniyetin yerle bir olduğuna şahit olduğunuz, kayıt alan arkadaşların bile o gün fuar olduğundan haberi yokmuş gibi muhabbetler yaşadığınız bir fuar olmuş. İşini düzgün yapan arkadaşları tabi ki tenzih ederim, çok güzel insanlarla da karşılaştık ancak sayılı.


Cehaletimi gösteren çok ufak bir diyalog da eklemek istedim: Kompozit şekillendirme fırçalarının olduğu bir satıcının çadırında şahit olduğum konuşmalar içinde "seti 130 euro" gibi bir şey duydum. Of of müthiş ya diyip hemen satıcıya yöneldim ve "ben de alıyorum bu seti" dedim. Meğersem konuşmanın tamamı "seti koyduğunuz stand 130 euro" şeklindeymiş...


2023 diş hekimliği fuarında berber koltuklarını görmemek dileklerimle…


PS: Berberler odasından duyar yemem umarım.


Corale




69 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page