top of page
Yazarın fotoğrafıKoral Bayraktar

En Kötü Özelliği Dürüstlüğü Olan Adam

Güncelleme tarihi: 27 Haz 2022

Çok çekmişti bu adam. Herkese güveniyor, aşırı dürüst oluyor ve asla yalan söyleyemiyordu. Güven problemi vardı, over-güvenç bi insandı. Beyaz yakalıydı (hadi önlüklü de olurdu). Sabah namazını set eder etmez, taze çekilmiş filtre kahvesini yutağına manage eder, güne asla kahvesiz başlayamazdı. Telefona bakamaz, yalnızca whatsapptı…


Instagram’da hoşlandığı kıza son gönderdiği mesajın cevaplanmadan sadece beğenilmesi ile irkilir, over reaction gösterirdi. Tırnaklarını yer, mind fuck olurdu. Bazen ona bae diye seslenmek istese de aslında sadece fuck buddy olmak istediğini bir süre sonra fark etmişti.


Gel zaman git zaman bu güven problemi bir çeşit hastalığa dönüştü. Kendisinden borç isteyene “nasıl olsa verir” diye evini arabasını satıp bitcoin olarak yatırıyordu. Coin piyasasından anlamadığı kadar çevresinde herkesin aşırı kazandığını görüyor, bu piyasaya girmeyenleri de birer boomer olarak görüyordu. Elinde avucunda birkaç dolar, annesinin yastık altında biriktirdiği üç beş çeyrek kalmıştı. Kızlar adamı parmağında oynatıyor, lüküs restoranlarda yıllandırılmış şarapları açtırırken yastık altındaki o çeyrekler her yudumda onsundan yiyordu.


Tam bir looserdı. Zaten hiçbir kazanımı yokken üzerine bir de doğuştan edinimlerini kaybediyor olması ana rahmine dönme isteği uyandırıyordu. Bu istekle cenin pozisyonuna giriyor, namaste diyip güneşi selamlıyor, bu şekilde body/mind relationship’ini canlı tutuyordu. Maneviyata önem veriyor “zaten namaz da yoga gibi abi” diyordu.


Öte yandan tam bir traveller ve maceraperestti. Son zamanlarda vaktini kendini sosyal medyada Chocolate’s mom diye tanıtan hanımefendi ile geçiriyordu. Chocolate bizim mahallede arap diye çağırdığımız köpekti. Ümüğünüzü sıkarsa da korkmayın, o sadece oyun oynamak isterdi. Biz esas adamımız bu kadına da cebindeki mangırları dökülecek diye düşünelim, o bizi şaşırtacak bir harekete imza atmıştı: Chocolate’s mom Potuk yaylasındaki gezide gökyüzüne doğru giden salıncakta poz verip “leave me here” diye paylaşınca bizim adam olayı yanlış anlamış kadını orda öylece bırakıp terk etmişti.


Bimilyoncuları hiç sevmezdi. Burnunda tüten ucuz plastik kokusu ona medeniyetten uzaktaymış gibi bir situation yaratırdı. Aynı ürünü mutlaka daha fazla para verip başka yerden alırdı, apple fan boyluğu yapmakla beraber aslında telefonun kaplamasının yıkandığı leğenle aynı fabrikada yapıldığını bilmezdi.


Vegandı ama kaz tüyü mont giyerdi, sentetiğe alerjisi vardı, günde beş posta nöral terapi görür eve gelir klorakla tuvalet temizlerdi. Sterilizasyon/dezenfeksiyona önem verir, fakir hypo clean kullanırdı. Teflon tavası çizilmesin diye özel plastik kaşık kullanır, döküm tavasına ilk kullanımdan önce seasoning yapardı. Mutfakta tam bir gurmeydi. Döküm tavaya et atıp her yüzünü ikişer dakika bekletmekte üzerine yoktu. Kimse onun kadar bir eti ikişer dakika bekletemezdi. Himalaya tuzu kullanır, marinasyon ve mühürlemeyi dilinden düşürmezdi.


Akşam oldu mu Netflixti… Zaten TV de neydi, izlerse de anca belgesel falandı… Popüler kültür öğelerinden uzak durur, sadece az sayıda elit insanın edinebildiği öğelere erişim sağlardı. WiFi’nin vücudun elektromanyetik dengesini bozduğunu öğrenmiş, evin dört bir yanına ethernet kablosu döşetmişti. Elektrikçi usta holdinge bir ayda döşediği kablodan kazandığını bu adamdan bir gecede kazanmıştı.


Meditasyon için sulu yatağına geçip repeat etti: Tanrım, en kötü özelliğim olan dürüstlüğümden ötürü bana merhamet et, bi de şu üst komşu galiba çok güvercin besliyor camlarım leş gibi oldu buna da bişey yap lütfen… Amin…


Corale




102 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page