top of page
Yazarın fotoğrafıKoral Bayraktar

Duygularımın Dolandırıcıları Üzerine

Hepiniz az çok online satış kanallarında dolandırılanların hikayelerini bilirsiniz. Ayşe “o kırmızı elbise”yi daha ucuza aldığını düşünüp ertesi gün Pelin’e röveşata çakmaya çalışırken, kargo takip numarasının aslında 2017 milli piyango yılbaşı çekilişinde vuran talihli çeyrek bilet numarası olduğundan habersizdi. Dolandırıcılar o numarayı en yakınındaki gazete küpüründe öylesine ararken bunu bulmuşlar, bu talihli numara da Pelin’in o elbiseyi o fiyata aldığını görünce surat ifadesindeki “vay şıllık” ifadesini görmek isteyen hanım kızımıza denk gelmiş. Örnekler çoğaltılabilir; nice Stanley termoslar, araba aksesuarları, ASDF ekran özellikli TV’ler, Playstationlar, plak çalarlar (hem de yanında 10 adet paha biçilemez plak hediyeli), Gibson gitarlar, robot süpürgeler ve pudrasız lateks eldivenler (öhm!!) kendilerini hasretle bekleyen alıcılarının eline asla ulaşmamış ve hatta veri tabanına yazı karakterleri dışında hiç dahil olmamışlardır.


Asla başınıza gelmeyecekmiş bir olaymış gibi düşündüğünüz bu mevzu sizi “polis olarak arayan kişilerden” biraz daha farklı aslında. Çünkü bunda bir zaruriyet olmadan büyük umutlarla çaldığınız bir kapı var, misafir olarak ağırlanıyorsunuz veya üfürükçü bir hocaya gitmek gibi gerçekten o fiyata bunun satılabildiğini ve buna bir tek sizin ulaşabildiğinizi düşünüyorsunuz. Ama polis olarak arayan öyle değil, nice teyzelerimin elini ayağını bağlayıp çaresiz bırakıp korku yoluyla kendilerinden eser miktarda para koparmak üzerine kurmuş sistemi.


Yani kısaca biri korku, biri umut yoluyla paranızı ütmek üzerine sistemi kurmuş durumda.


Efenim bendeniz umut tacirlerinin eline düştüm. Beni sosyal medyada bir uygulama üzerinden bulan bu kendini bilmezler, toptan alırsak koli koli lateks eldiveni bana uygun fiyata vereceklerini söyledi ve ben de yedim tabi ki. Ama gerçekten dedikleri gibi oluyormuş, “kim milyoner olmak ister” programında derler ya “buraya çıkınca çok farklıymış gerçekten”… Heh… İşte dolandırılırken yaşadığınız o hissiyat, gözlerinizin dolandırıldığınızdan bihaber ışıl ışıl parlaması, mutlu sona ulaşmaya bir iban uzakta olmanız… Gerçekten dolandırılırken dolandırıldığınızı anlamıyorsunuz, bir başka leziz oluyor. Zaten anlasanız dolandırılmazsınız sanırım böyle de müthiş bir gerçeklik kuşatıyor ortalığı.


Uzatmayalım, 2021 Ağustos ayında toptan aldığım eldivenlerin fotoğrafları geldi, ödeme yapılacak hesap bilgileri geldi ancak kendisi elime asla ulaşmadı. Şöyle güzelce bir dolandırıldım, ucuz etin yahnisi misali yapacak bir şey yok, üzülmedim ama kızdım kendime. Karakoldur, ifadedir, yazışmalardır, hesap bilgileridir hepsini verdim ancak bir sonuç çıkmadı. Yani zaten ifadeyi verirken sadece bilinçli bir vatandaş göreviyle bunu yaptım, emekli albay ciddiyetiyle gittim, parayı alamayacağımı anlayınca Kadıköy’de yanıma darbuka çalarak gelen çingene çocuklar gibi çıktım. Belirsizliğin sona ermesi iyi/kötü insanı bir huzur kapısına çıkarıyor.


Ancak… Duygularımın dolandırılması kısmı burda başlıyor. Yani yukarda “umudumdan beslendiler, kapılarına gittim medet umdum, bunlar duygularımın dolandırıcısıdır” gibi bir metafor yok. Efendim arkadaşlar bana belirli aralıklarla mesaj atıyorlar “paramı yatıracaklarına ve dolandırıcı olmadıklarına” dair, bir süre böyle devam etti, cevap yazmadım. Sonra bi iban istediler benden ısrarla buna cevap yazmakta kayıtsız kalamadım, dolar kurundan cücük haline de gelmiş olsa ortada hatrı sayılır miktarda meblağ var. Hafta başıydı, bana “Cuma günü öğlene kadar paranızı yatıracağız efendim” diye mesaj attılar. İlk önce bi inanmak istemedim sonra içim içimi kemirmeye başladı yine yoksunluk sendromu yaşayan bir bağımlı gibi her gün açıp açıp hesabımı kontrol ettim “belki uygulama hatasından ötürü bildirim gelmemiştir” diye. Her şeyine “izin verdim, onaylıyorum” dediğim belki farkında olmadan üzerine evimi arabamı yaptığım üçüncü parti uygulamalarda bile hata arar oldum. Ancak yatmadı.


Bu sefer kafayı adamlara attığım banka hesap bilgilerine taktım. Acaba benle şu an nasıl dalga geçiyorlardır, “keh keh olm adam inandı banka hesap bilgilerini attı ya, inandırıcı olsun diye de cuma öğlene kadar dedim” diyorlar mıdır? Arkadaşı çıkıp “abi yapmayın o kadar da yazık günah aldık işte parasını daha ne uğraşıyorsunuz” diyor mudur? Öteki de “kes lan kopil, bu işin zevki burda aylar sonra bile bize eğlence çıkarıyor işte… Arnavut! votkayla eriği çalıştır ulen” demiş midir?


Sırf bu muhabbetlerin geçme ihtimalinden ötürü adamlara “birader paramı yatıracaktınız hayırdır” diye giremedim bile. Şimdi beş aydır bu paranın yatacağından medet uman bi insan, hesap bilgilerini soran dolandırıcıya “hassireleee, dalga mı geçiyosun lan köpek” diyemiyorsa, “tabi ki buyrun bunlar hesap bilgilerim” diyorsa ne kadar sert ve yaptırıcı olabilir? Bence sadece hesap bilgilerimi isteyen bir mesaj atarak gayet naif bi insan olduğumu, yumuşak başlı ve tırt biri olduğumu anladılar, valla bravo karakter tahlili için daha müthiş bir yöntem olamazdı.


Duygularımı aylar sonra attıkları bir mesajla ters yüz edip, beni resmen kendimle yüzleştirdiler. Ama o kadar… Ne bir kendimi değiştirme çabası, ne bir “bundan sonra artık farklı bir Corale var” tripleri… Net bir şekilde ahan da ben buyum, hayat da bu kısır döngüden ibaret. Yani kendimi tam bir Nuri Bilge Ceylan filminin ortasında hissettim.


Ve biliyor musunuz hala tam olarak kendilerine bilenmiş değilim bence haklılar…


Corale




90 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page